24 Şubat 2019 Pazar

TEKE YÖRESİNDE BULDUĞUMUZ TEKE DAMGASI


TEKE YÖRESİNDE BULDUĞUMUZ TEKE DAMGASI



Antalya'da Atalar yadigarı "Kağanlık Damgası" gözümüzden kaçmayanların arasına girdi...

Teke yani dağ keçisi, kimsenin çıkamadığı yerlere çıkabilir bu özelliğiyle kağanı temsil eder, Tanrı tarafından yönetme yetkisi verilen kağan tüm insanlardan üstündür ve onların yapamadıklarını yapabilir. Dağ keçisi de bunun sembollerinden biridir.

Türklerin gittikleri her yerde yaptıkları yazıtlarda bu damgayı görmek mümkündür. Özellikle Orta Asya’da ki anıt, mezar, heykel ve yazıtlarda kağanı temsilen kullanılmıştır.

Türk toplumunun kültürel imgelerinin çok katmanlı bir yapıya sahip olduğu görülür. Gelenek-görenek ve ritüellerle bu farklı kültür katmanlarının izleri günümüze kadar taşınmıştır. Geçmişten bugüne, Ön Türklerin inanç ve yaşam biçimleri, Anadolu’ nun farklı yörelerinde yaşatılmaktadır. Teke Yöresi de sahip olduğu geleneksel kültür değerleriyle bu yörelerden biridir. Teke yöresi Türkmen/Yörüklerinin yaşam biçimi olarak öz kodlarını bozmadan geleneklerini devam ettirmektedir.

Bu bağlamda Teke adı nereden gelmekte sorusuna cevap olarak;
Teke’nin bir boy adı olarak anılmasının da sebebi, Ebülgazi Bahadır Han’ın aktardığı bilgilere göre “Tekeler” eski bir Türkmen ve “Teke” adı Hunların Tukyu boyundan gelir. Bir başka araştırmacıya göre ise “Teke” adı, Eski Türkler zamanından kalma ‘teke’ ongunundan kaynaklanmaktadır.[1]

Damgalar, Türk boylarının “biz” kavramına ulaşma, yabancı / öteki kültürlere ve boylara göre kendilerini tanımlama sürecinde geliştirilmiştir.

Eski Türk inanç sisteminde Tanrı’ya yakın yerler olarak kabul edilen dağların zirvelerinde, zor ulaşılan bölgelerde bulunan kayalara işlenen tasvir ve damgalar, genellikle dinî endişelerle yapılırken; ağıl kenarlarına, otlaklara, hayvanlara, eşyalara, heykellere, mezarlara… işlenen damgalar genellikle diğer aile, boy ve farklı kültürlere “aitlik” adına mesaj vermek üzere yapılmışlardır.  [2]“Keçi/Teke’ yi Türk mitolojinde ise, Altay Türkleri’nde gök yeleli, demir boynuzlu bir Keçi’nin tufan habercisi olarak görürüz.

Eski Türklerde keçinin, güneşi, ışığı, aydınlığı, erişilmez yerlere erişilebilirliği, yüceliği, bilgeliği; bağımsızlığı, özgürlüğü; kararlılığı; çevikliği, sürati, yazı, bolluğu, bereketi, zenginliği; asaleti, cesareti ve hâkimiyeti temsil ettiğine inanılmaktadır.

 Teke tasvirleri, Türk milletinin taşlara çizilmiş mühürleridir. Tarihin çok eski dönemlerine ait olan Gobustan kayaları, Saymalı Taş petroglifleri gibi Sibirya’da, Tuva’da, Moğolistan’da, Çin’de, Karadeniz kıyılarında, Anadolu’nun her yerinde ve Tuna nehri boyunca bulunan kayalıklarda keçi tasvirleri bilgi zincirinin halkaları gibi bir bütün oluşturarak Türklerin tarihini yazmaktadır.
Türk kültür coğrafyasında Moğolistan’dan Anadolu’ya, Anadolu’dan Avrupa’ya kağanı temsilen veya kağana bağlılığı belirtmek amacıyla kullanılan dağ keçisi / teke damgaları farklı biçimlerde Öngöt (Moğolistan)mezar külliyesinde de tespit edilmiştir:  1889 yılında iki anıt mezar külliyesinin de sınırları içinde Kül Tigin ve Bilge Kağan’ın anısına dikilmiş yazıtlar bulunmuştur. Bu yazıtlardan Kül Tigin’e ait olan da keçi damgasına rastlanmaktadır. Bilge Kağanın kardeşine gösterdiği bir saygı nişanesi olarak Kül Tiginin yazıtına keçi damgası koydurtmuştur. [3]





[2]  MERT, Osman, Kemaliye’de Eski Türk İzleri: Dilli Vadisindeki Petroglif ve Damgalar, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 34, Erzurum, 2007, s. 233-254.

[3] Mert, Osman, Öngöt Mezar Külliyesi Ve Külliyede Bulunan Damgalar, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 36, Erzurum, 2008, s. 281-305.



[1] Çağdaş Türk Resim Sanatında Kültürel İmge Kullanımı olarak: Keçi/Teke Ayşe Mercan, http://sanatvetasarimsempozyumu.com/bildiriler/ayse-mercan.pdf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder