Antalya'da ATALAR KÜLTÜ devam ediyor. Torosların bağrından insan formlu mezar taşı.
Özellikle Göktürkler’deki heykel formlu ve ölen kişinin hayattaki vasıflarını içeren motiflerle süslü mezar taşları, Anadolu’da ki soyut insan heykeli formlu mezar taşlarına kaynak olmuştur. Balballarla başlayan heykel formlu mezar taşı yapma geleneği, Orta ve İç Asya’da yaygınlaşıp kök salan bir eski Türk mezar taşı kültürü olarak Antalya Toroslar'da da görülmektedir.
Türk İzleri-Tarihin Alacakaranlığından Sahipsiz Mirasa Dair Notlar
10 Mart 2019 Pazar
24 Şubat 2019 Pazar
TEKE YÖRESİNDE BULDUĞUMUZ TEKE DAMGASI
TEKE
YÖRESİNDE BULDUĞUMUZ TEKE DAMGASI
Antalya'da Atalar yadigarı "Kağanlık
Damgası" gözümüzden kaçmayanların arasına girdi...
Teke yani dağ keçisi, kimsenin çıkamadığı yerlere çıkabilir bu özelliğiyle kağanı temsil eder, Tanrı tarafından yönetme yetkisi verilen kağan tüm insanlardan üstündür ve onların yapamadıklarını yapabilir. Dağ keçisi de bunun sembollerinden biridir.
Türklerin gittikleri her yerde yaptıkları yazıtlarda bu damgayı görmek mümkündür. Özellikle Orta Asya’da ki anıt, mezar, heykel ve yazıtlarda kağanı temsilen kullanılmıştır.
Teke yani dağ keçisi, kimsenin çıkamadığı yerlere çıkabilir bu özelliğiyle kağanı temsil eder, Tanrı tarafından yönetme yetkisi verilen kağan tüm insanlardan üstündür ve onların yapamadıklarını yapabilir. Dağ keçisi de bunun sembollerinden biridir.
Türklerin gittikleri her yerde yaptıkları yazıtlarda bu damgayı görmek mümkündür. Özellikle Orta Asya’da ki anıt, mezar, heykel ve yazıtlarda kağanı temsilen kullanılmıştır.
Türk toplumunun kültürel imgelerinin çok katmanlı bir yapıya
sahip olduğu görülür. Gelenek-görenek ve ritüellerle bu farklı kültür
katmanlarının izleri günümüze kadar taşınmıştır. Geçmişten bugüne, Ön Türklerin
inanç ve yaşam biçimleri, Anadolu’ nun farklı yörelerinde yaşatılmaktadır. Teke
Yöresi de sahip olduğu geleneksel kültür değerleriyle bu yörelerden biridir.
Teke yöresi Türkmen/Yörüklerinin yaşam biçimi olarak öz kodlarını bozmadan
geleneklerini devam ettirmektedir.
Bu bağlamda Teke adı nereden gelmekte sorusuna cevap olarak;
Teke’nin bir boy adı olarak anılmasının da sebebi, Ebülgazi
Bahadır Han’ın aktardığı bilgilere göre “Tekeler” eski bir Türkmen ve “Teke”
adı Hunların Tukyu boyundan gelir. Bir başka araştırmacıya göre ise “Teke” adı,
Eski Türkler zamanından kalma ‘teke’ ongunundan kaynaklanmaktadır.[1]
Damgalar, Türk boylarının “biz” kavramına ulaşma, yabancı /
öteki kültürlere ve boylara göre kendilerini tanımlama sürecinde
geliştirilmiştir.
Eski Türk inanç sisteminde Tanrı’ya yakın yerler olarak
kabul edilen dağların zirvelerinde, zor ulaşılan bölgelerde bulunan kayalara
işlenen tasvir ve damgalar, genellikle dinî endişelerle yapılırken; ağıl
kenarlarına, otlaklara, hayvanlara, eşyalara, heykellere, mezarlara… işlenen
damgalar genellikle diğer aile, boy ve farklı kültürlere “aitlik” adına mesaj
vermek üzere yapılmışlardır. [2]“Keçi/Teke’
yi Türk mitolojinde ise, Altay Türkleri’nde gök yeleli, demir boynuzlu bir Keçi’nin
tufan habercisi olarak görürüz.
Eski Türklerde keçinin, güneşi, ışığı, aydınlığı, erişilmez
yerlere erişilebilirliği, yüceliği, bilgeliği; bağımsızlığı, özgürlüğü;
kararlılığı; çevikliği, sürati, yazı, bolluğu, bereketi, zenginliği; asaleti,
cesareti ve hâkimiyeti temsil ettiğine inanılmaktadır.
Teke tasvirleri, Türk
milletinin taşlara çizilmiş mühürleridir. Tarihin çok eski dönemlerine ait olan
Gobustan kayaları, Saymalı Taş petroglifleri gibi Sibirya’da, Tuva’da,
Moğolistan’da, Çin’de, Karadeniz kıyılarında, Anadolu’nun her yerinde ve Tuna
nehri boyunca bulunan kayalıklarda keçi tasvirleri bilgi zincirinin halkaları
gibi bir bütün oluşturarak Türklerin tarihini yazmaktadır.
Türk kültür coğrafyasında Moğolistan’dan Anadolu’ya,
Anadolu’dan Avrupa’ya kağanı temsilen veya kağana bağlılığı belirtmek amacıyla
kullanılan dağ keçisi / teke damgaları farklı biçimlerde Öngöt
(Moğolistan)mezar külliyesinde de tespit edilmiştir: 1889 yılında iki anıt mezar külliyesinin de
sınırları içinde Kül Tigin ve Bilge Kağan’ın anısına dikilmiş yazıtlar
bulunmuştur. Bu yazıtlardan Kül Tigin’e ait olan da keçi damgasına
rastlanmaktadır. Bilge Kağanın kardeşine gösterdiği bir saygı nişanesi olarak
Kül Tiginin yazıtına keçi damgası koydurtmuştur. [3]
[2] MERT, Osman, Kemaliye’de Eski Türk İzleri:
Dilli Vadisindeki Petroglif ve Damgalar, Atatürk Üniversitesi Türkiyat
Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 34, Erzurum, 2007, s. 233-254.
[3] Mert, Osman,
Öngöt Mezar Külliyesi Ve Külliyede Bulunan Damgalar, Atatürk Üniversitesi
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 36, Erzurum, 2008, s. 281-305.
[1] Çağdaş
Türk Resim Sanatında Kültürel İmge Kullanımı olarak: Keçi/Teke Ayşe Mercan, http://sanatvetasarimsempozyumu.com/bildiriler/ayse-mercan.pdf
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)